Konuştuğun dil hangisi olursa olursun, “Ben Dili“ tektir. Seni anlatır.

Kendini sıklıkla anlaşılmamış hissediyor musun? Sanki konuşuyorsun, ancak karşındaki ya devamlı söylediklerine itiraz halinde ya da konu başka yerlere kayıyor ve büyüyor mu?

Varsayalım ki, birisine yaptığı bir şeyin seni nasıl ve neden rahatsız ettiğini tüm iyi niyetinle anlatmaya ve onu bu yaptığı şeyi bırakmaya, değiştirmeye ikna etmeye çalışıyorsun. Ancak karşındaki kişi devamlı savunma halinde ve tartışma büyüyor. Konular oradan oraya gidiyor. Sonuç? Yok. Konu halledilmemiş bir halde duruyor. Sen anlaşılamamış olmanın verdiği üzüntü içerisindesin. Karşındaki de kendisini sinirlenmiş ve kötü hissediyor. Aynı konun tekrar tekrar geleceğinden sanırım ikimizin de şüphesi yok.

Sıklıkla aynı dili konuşuyor olsak da, birbirimiz duyamayabiliriz. Bize söylenen bir cümle, bizde direnç yaratıp, kendimizi savunmamız gerektiğine karar verdirebilir. Sanki karşımızdaki bize saldırıyormuş ve suçluyormuş gibi hissederiz. İyiye yönlendiren, olumlu ve yapıcı bir küçücük eleştiri bile, bizi çileden çıkartıp bir tartışma yaratabilir.

Sadece kullandığımız dilin sözcüklerini farklı yerleştirmekle bile bir çok benzeri durumdan kurtulmamızı sağlar. Ben demek, çocukluğumuzda öğretildiği gibi, öyle çok da kötü olmayabilir. Bu dile geçmenin, belirgin bir anlamda kendi tanıma gerektirdiğini kabul ediyorum. İşte pozitif kazanımlardan biri daha.

Denemeye değer. Her halükarda, kaybedeceğin tek şeyin yaşanan tartışmaların ve değişmeyen durumlara olan hayal kırıklığının olacağını garanti edebilirim. Zaman içinde bunların yarısından kurtulsan, hayatının nasıl güzelleşeceğini tahmin edebildiğine eminim.

Kaybederken kazanmaya hazır mısın?

Tüm çözümler, teklifler, randevu talepleri ve sorularınız için

0049.5031.974 43 24

veya

info@be-uniq.de

Tüm hizmetler online verilir.